Connect with us

SAĞLIK

Maşalacı’dan Veteriner Fakülteleri açılmasına tepki

Kastamonu Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hacı İbrahim Maşalacı; “Veteriner Fakülteleri, Veterinerlik Mesleğine ihanettir”

Kastamonu / Genel - 26.10.2018

Gerekli alt yapı oluşturulmadan ülke genelinde açılan Veteriner Hekimler Fakültelerinin açılmasına tepki gösteren Kastamonu Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hacı İbrahim Maşalacı, Veteriner Fakültelerinin açılmasının Veteriner Mesleğine ihanet olduğunu kaydetti.

Kastamonu Veteriner Hekimler Odası Başkanı Hacı İbrahim Maşalacı, Türkiye genelinde Veteriner Fakültelerine yenilerinin eklendiğini belirterek, bu yıl bu serüvene Kastamonu’da bulunan Kastamonu Üniversitesinin de eklendiğini kaydetti.

Gerekli alt yapı oluşturulmadan Veteriner Fakültelerinin açılmasına karşı çıkan Maşalacı, “Yıllardır TVHB Merkez Konseyi başta olmak üzere Veteriner Fakültesi Dekanları; Yeni eğitim öğretime başlayacak veteriner fakültelerinde araştırma ve uygulama laboratuvarları, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen Özel Veteriner Teşhis ve Analiz Laboratuvarları Yönetmeliği’ne uygun inşa edilmiş olmalı. Hayvan hastanesi EAEVE (Avrupa Veteriner Eğitim Kurumları Birliği) tarafından belirlenen (temel minimum) kriterlere ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen yönetmeliğe göre ruhsat alabilmesi için uygun inşa edilmeli. Tüm bu gerekçelerden dolayı son yıllarda açılmış veteriner fakültelerinin gelişmiş bazı ülkelerde uygulandığı gibi bir an önce kapatılması ve öğrencilerinin belirtilen kriterlere sahip fakültelere, kontenjanlarının düşürülmesi şartıyla aktarılması, ayrıca yeni veteriner fakültelerinin açılmaması uygun olacaktır. “Bakkal Dükkanı Gibi Veteriner Fakültesi açılmaması gerekir” demesine rağmen, her ne sebeptense bu serüven artarak devam etmektedir. Avrupa ülkelerinden Almanya’da 5 , Fransa’da 4 ve İngiltere’de 7 veteriner fakültesi bulunurken ülkemizde 32 veteriner fakültesi bulunmaktadır” dedi.

Kastamonu’da da bulunan üniversitede de zihniyette bir değişiklik olmadığını gördüklerini ifade eden Maşalacı, “Üniversite Rektörlüğüne; öğrencilerin gerek teorik gerekse pratik bilgi donanımına sahip olmaları için öğretim kadrosu, laboratuvar altyapısı ve hayvan hastanesi gibi alt yapılarının tamamlanması gerektiği ve oluşan altyapıdan sonra eğitim-öğretime başlanması gerektiği tarafımızdan vurgulanmış, gerekli uyarılar yapılmıştır. Bugüne gelindiğinde ise biz bunları sanki söylememişiz gibi Kastamonu Üniversitesi Veteriner Fakültesi kurulmuş, bünyesine 30 civarında öğrenci almış ve eğitim-öğretime başlanmıştır. Buradan muhataplarına sormak isteriz Kampüsünüz de Veteriner Fakültesi nerede bulunmaktadır? Eğer yoksa öğrenciler nerede eğitim almaktadır? Meslekte hayati önem taşıyan ve bu yıl 1. sınıfta verilen Anatomi, Histoloji derslerini hangi öğretim üyeleri vermektedir? Verilen derslerin anabilim dalları var mıdır? Bu derslerin uygulaması için kaç tane laboratuarınız var? Yoksa Anatomi dersinin uygulamasını öğrencilere nasıl vermeyi düşünüyorsunuz, gerekli materyalleriniz (kadavra) var mıdır? Veteriner Fakültesi bünyesinde kaç tane öğretim üyeniz bulunmaktadır, bunların akademik unvanı nedir? Tarafımızdan bu soruların cevapları merakla beklenmektedir. Bilinmelidir ki; Bir bölgeye yeni Veteriner Fakültesi açılarak hayvancılığın gelişmesine hizmet edilmesi söz konusu değildir ve dünyada da böyle bir düşünce ile ülke hayvancılığının geliştiği görülmemiştir. Veteriner fakültelerinin sayısından ziyade niteliğinin artırılmasıyla daha nitelikli Veteriner Hekimlerin yetişmesi sağlanacak ve aynı zamanda ilerleyen yıllarda hekimlerin istihdamında oluşacak sıkıntıların da önüne geçilecektir” diye konuştu.

Maşalacı, şöyle devam etti: “Ayrıca ilimiz bünyesinde tabelası dışında yıllardır bir arpa boyu kat edilmeyen üniversite tıp fakültesi ve hastanesi mevcut değilken, yukarıda belirtilen altyapı ve gerekli koşullar oluşmadan açılan Veteriner Fakülteleri Veterinerlik Mesleğine ihanettir”

Yorum yapmak için tıklayın!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

 

 

Facebook Yorumları

Okumaya Devam Edin

SAĞLIK

Çocuklarda yalan konuşma alışkanlığına dikkat

Özel Kastamonu İsfendiyar Anadolu Hastanesi Psikolog Mert Dravor, çocukların yalan konuşma alışkanlıklarında ebeveynlerinde hatalarının olabileceğini belirterek, bu yüzden mutlaka önleminin alınması gerektiğini kaydetti.

Kastamonu / Sağlık - 19.11.2018

Özel Kastamonu İsfendiyar Anadolu Hastanesi Psikolog Mert Dravor, “Çocuklarda yalan söyleme alışkanlığının nedeni temelde aynı gerekçelere dayanıyor gibi görünse dahi genelde pek çok farklılıklar göstermektedir. Toplumda çocukların yalan söyleme alışkanlığının altında yatan inanış çocuğun dikkat çekme çabası, cezadan kaçınması, bazı menfaatler elde etmesi, ilgi görmek istemesi, çocuğa zor gelen bazı sorumluluklarından kurtulmak istemesi gibi algılanabilir ancak çocukların yalan söylemesinin her yaşta farklı bir anlamı vardır” dedi.

Yalan söyleme davranışı ile hayal gücüne dayalı abartılı ifadelerin birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirten Dravor, “3-5 yaş aralığındaki çocukların hayal güçlerinin geliştiği ve keşfetme alışkanlığını kazandıkları yaş aralığıdır. Bu yaş aralığındaki çocukların söylediği yalanların hiçbir karşılığı olmadığı gibi hiçbir anlamı da yoktur. 3-5 yaş aralığındaki çocuklar gerçek ile hayal arasındaki farkı anlamlandıramadığından dolayı masum ‘’ uydurmalara ‘’ başvurabilir. Ailelerin, çocuğun ilk 5 yılına kadar yalan söylemesi konusunda endişe etmelerine gerek yoktur. Aileler bu dönemde çocuğun hayallerini “yalan” olarak adlandırmaktan kaçınılmalıdır. Çocuklarda gerçeklik duygusunun kazanılması zaman aldığı ve anlatılan bazı olayların biraz abartılı ve zengin hayal gücüne bağlı gelişen gerçek hikayeler olmadığı unutulmamalıdır. Örneğin dev gibi bir kedi gördüğünü, sindi bebeği ile konuştuğunu söylemesi, sütü kardeşinin döktüğünü söyleyebilir. Çocuklar psikolojik ihtiyaçları nedeniyle gerçek dışı fikir, bilgi, söz ya da hayallere sığınabilir ve bu hayalleri gerçek gibi kabul edebilir” diye konuştu.

İhtiyacı yönelik yalanların 5 yaşından sonra çocuklarda en sık görülen yalan türünün olduğuna dikkat çeken Dravor, “İhtiyaca yönelik yalanlar 5 yaş sonrası çocuklarda görülen en sık yalanların başında gelmektedir. 5 yaş sonrası çocuklarda yalan davranışı aldatıcı olmak için değil ilgi görmek için ortaya çıkabilir ve çocuklar ihtiyaçlarının giderilmesi için sık sık duygu sömürüsü yapmayı tercih edebilirler. Duygu sömürüsü de bir tür yalan ile bağdaştırılır. Örneğin, ilgi bekleyen çocuğun “karnım ağrıyor ” demesi gayet normaldir çünkü karnı ağrıyan çocuk kendisine olan ilginin hat safhaya çıktığını deneyimlemiştir” şeklinde konuştu.

İkinci en sık görülen yalan türünün ise örnek alınan yalanlar olduğunu ifade eden Dravor, “Çocuğunuzun oyuncak istemesi durumunda “paramız yok ” gerekçesiyle geçiştirip biraz sonra alışveriş merkezine kendi özel ihtiyacınız için kıyafet, ayakkabı alma davranışını gösteriyorsanız çocuğunuz da kendi öncelikleri için yalan söylemenin normal olduğunu düşünmeye başlar. Bu gibi durumlarda ebeveynler, çocukları değil; kendilerini sorgulamalıdır. Unutmayın çocukların akıl almaktan çok etraflarında iyi bir rol modele ihtiyaçları vardır” ifadelerini kullandı.

Alışkanlık ürünü yalanların çocuk yalanını aşmış ve masumluğunu kaybettiğini söyleyen Dravor, şöyle konuştu: “Alışkanlık ürünü yalanlar gerçek ile hayal ayrımını yapabilecek olgunluğa gelindiği halde halen devam eden yalan türüdür. Bu tür yalanlar, çocuk yalanını aşmış ve masumluğunu kaybetmiştir. Buna rağmen suçlayıcı veya aşağılayıcı söylemler gerektiren bir durum değildir. Kişinin bu yalanlara neden ihtiyaç duyduğunu analiz etmek gerekir. Bu tür yalanlara başvuran kişilerde genellikle kişilik bozukluğu bulguları vardır. Bu durumlarda bir psikolog tarafından destek alınması şiddetle önerilmektedir”

Yalan söyleyen çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunan Dravor, şunları kaydetti: “Yalan söyleyen çocuk muhakkak gelişim sürecinde bir takım olumsuzluklarla karşılaşmış demektir. Anne ve babaların tehditkâr olmamaları, ne söylediğinden çok nasıl söylediğine dikkat etmeleri, çocuklarına karşı ilgili olmaları, çocuğunun öz güvenini arttırmasına yönelik bir takım beceri kazanmalarına yardımcı ve güven hissini elden bırakmamaları çocuklarda görülen yalan davranışında azalmalara yardımcı olabilir. Çocuklarda görülen yalan davranışının bir başka nedeninin ebeveynlerin hatalarından kaynaklanabileceğini unutmayarak, şikayetlerin kontrol edilemeyeceği durumlarda mutlaka bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin”

Okumaya Devam Edin

SAĞLIK

Tosya’da madde bağımlılığı semineri verildi

Tosya Devlet Hastanesi Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı ve Psikolog tarafından, ilçedeki vatandaşlara ‘Madde Bağımlılığı ve Aile içi İletişim’ konulu seminer verildi.

Kastamonu / Eğitim - 14.11.2018

Tosya Mithat Boyner Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde verilen seminere İlçe Milli Eğitim Müdürü Sıtkı Murat Demirci, İlçe Sağlık Müdürü Dr. Murat Karakaş, okul müdürleri, okul aile birliği başkanları ve veliler katıldı. Seminerde konuşan Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Zeynep Akkoyun, bağımlılık yapan maddeler ve belirtileri hakkında bilgiler verdi. Maddeye başlayanların gösterdiği belirtiler hakkında bilgiler veren Dr. Akkoyun ilerleyen süreçte madde bağımlılığının nasıl tedavi edilebileceği ve izlenecek tedavi süreci hakkında bilgiler verdi. Seminerde konuşan Klinik Psikolog Ayşenur Tarakçı ise bağımlılığı önleme ve aile içi iletişim hakkında katılımcılara detaylı bilgiler verdi.

Okumaya Devam Edin

SAĞLIK

Uzmanlardan emzirme döneminde beslenme önerileri

Özel Kastamonu Anadolu Hastanesi Diyetisyeni İrem Yıldıran, emzirme döneminde annenin beslenme tarzının önemli olduğunu belirtti.

Kastamonu / Sağlık - 13.11.2018

Annenin gebeliği döneminde yeterli ve dengeli beslenmenin önemine dikkat çeken Diyetisyen İrem Yıldıran konu ile ilgili annelere önerilerde bulundu. Diyetisyen İrem Yıldıran, “Bebeğin gelişimi için ne kadar büyükse emzirme döneminde de yine annenin beslenme tarzı çok önemlidir. Çünkü bir bebeğin doğduktan sonra en önemli besini anne sütüdür” dedi.

Anne sütünün yeterli ve kaliteli olması için dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Yıldıran: “Süt üretiminde özellikle sıvı tüketimini çok önemlidir. Günde en az 3 litre su tüketin ve günlük beslenmenizde az şekerli kompostolara yer verin. Günde en az 3 su bardağı süt ya da yoğurt tüketin. Annede gaz sıkıntısına neden olan besinlerin tamamı bebekte de sıkıntı oluşturur. Size gaz sıkıntısı oluşturan besinleri tüketmeyin (kuru fasulye, nohut, barbunya, portakal, kavun gibi). Çiğ meyveleri çok iyi yıkayarak tüketin. Hazır meyve suları ve asitli içecekler yerine taze meyve sularını tüketin” şeklinde konuştu.

“Günde en az 2 porsiyon sebze yemeği tüketiniz”
Günlük olarak en az iki porsiyon sebze yemeğinin tüketilmesi gerektiğini ifade eden Yıldıran, “Günde en az 2 porsiyon sebze yemeği tüketiniz. Beslenmenizde çiğ sebzelere de yer verin. Hamur işi tatlılar yerine sütlü tatlıları tercih edin. Yağda kızartılmış besinleri tüketmeyiniz. Kaymak, krema, mayonez gibi yağ oranı fazla besinleri fazla tüketmeyin. Sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş et ürünlerini tüketmeyin. Kahve tüketmeyin, çayı açık ve limonlu tüketin. Emziklilik döneminde artan ihtiyaçlara göre belirlenen bireysel beslenme ve doğum sonrası kilo kontrolü için lütfen diyetisyene başvurun” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Edin

Öne Çıkanlar